..Fiction Masters-Masters of Fiction..
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
..Fiction Masters-Masters of Fiction..

Hikayelerinizi, yazılarınızı yayınlayabileceğiniz, görüş aktarabileceğiniz süper forum...
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 1 yıl önce...

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
HaRriEtt
Queen of Britain
Registered Author

Queen of Britain  Registered Author
HaRriEtt


Mesaj Sayısı : 77
Yaş : 30
Nerden : Britain
Kayıt tarihi : 22/08/08

1 yıl önce... Empty
MesajKonu: 1 yıl önce...   1 yıl önce... Icon_minitimeSalı Eyl. 02, 2008 7:06 pm

KANLI YAZ GÜNÜ


Darcey gözlerini açtığında cama vuran yağmur damlaları ile karşılaştı.Kahverengi gözleriyle bulutlu ve karanlık havaya baktı.Yüzü asıldı bir an ama hemen gülümsemeye başladı.Ne de olsa bugün onun doğum günüydü ve hiç bir şey moralini bozamazdı.Yatağından kalktı ve direk olarak banyoya gitti.Her sabah soğuk bir duş almadan kendisine gelemezdi.Duşunu alarak banyodan çıktı ve giyinme odasına gitti.Odaya girerek bütün ışıkları yatı.Tam karşısında elbiseleri vardı.İçlerinden askılı,kısa ve beyaz olanı seçti.Süt beyazıydı elbise ama Darcey'nin bilmediği bir şey vardı.Süt beyazı gece kan kırmızsı olacaktı.
Üzerindekileri çıkardı ve elbiseyi giydi.Diğer tarafa dönerek ayakkabılara baktı.Darcey normalde topuklu ayakkabı sevmezdi ama bu gün giyecekti.Topuklu ayakkabılarının içlerinden beyaz bir sandalet aldı.Hafif topuğu vardı.Onları da giydikten sonra sıra saçlarındaydı.Asasını kaldırdı ve ilk reşit halde yapacağı büyüyü yaptı.Saçları dalga dalga olmuştu.Kendisine aynada baktı.Eksik olan tek bir şey vardı o da kolyesiydi.Çekmeceyi açtı ve içlerinden maske şeklindeki kolyeyi aldı.Tam takacaktı ki kapı çalındı.Darcey
--Gir, dedi.Kapı açıldı ve içeriye genç bir adam girdi.Darcey ,
--Sebastian, diye selam verdi.Genç adamda başıyla selam verdi ve kızın yanına gitti.Kolyeyi ondan aldı ve genç kızın ince boynuna taktı.Darcey son bir kez kendisine aynada baktıktan sonra gülümseyerek Sebastian'a döndü.Sebastian kolunu uzatarak gülümsemesine karşılık verdi.Darcey ince kolunu Sebastian'nın güçlü kolluna koydu.İkisi beraber odadan çıktılar.
Darcey'nin odasından çıktılar ve konuşarak merdivenlere doğru yürümeye başladı.Tam merdivenlerin başına gelmişlerdi ki aşağıdan bir kadının sesi geldi.
--La fille[kızım],Darcey aşağıya baktığında karşısında annesini gördü.Hızlı ama bir o kadarda zarifçe merdivenlerden indi ve annesine sarıldı.İki ayrıldıktan sonra Sebastianla birlikte malikanenin bahçesine çıktılar.Havuzun yanında ki masada Darcey'nin babası oturuyordu.Kapıya arkası dönük olduğu için onların geldiğini fark etmedi.Darcey sessizce arkasından yaklaştı ve elleriyle gözlerini kapattı.Darcey gülerek
---Kimim ben? dedi.Yakışıklı adam bir süre düşünme sesi yaptıktan sonra,
--Elishia, dedi.Darcey babasının omzuna hafifçe vurdu.
Adam gülerek bir kez daha düşündü ve cevapladı.
--Dépendant[tabi] Camellia, dedi.Darcey yine babasının omzuna vurdu ve bir kez daha sordu .
--Kimim ben? diye.Yakışıklı adam en sonunda doğru cevabı verdi.
--Raissa, Darcey gülümseyerek yerine geçip oturdu.

&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&


Balo Salonu....


Herkes hazırlanmış ve Darcey'nin doğum gününü kutluyorlardı.Darcey Cama yaslanmış ve bütün her şeyden kendisini soyutlamıştı.Sadece camdan bakıyordu.Birden arkasından heyecanlı bir ses geldi.
--Avertisseur [alarm] La ruée[saldırı].Ölüm Yiyenler.Paris.
Bütün yoldaşlık üyeleri ilk önce şaşırdılar fakat daha sonra teker teker cisimlenmeye başladılar.Darcey gözleriyle anne ve babasını aradı.Birden biri onu kolundan çekti.Başını kaldırdığında çeken kişinin babası olduğunu gördü.Darcey'nin gözlerinin içine baktıktan sonra genç kızın alnından öptü.Tam bu sırada bir kadının sesi geldi.
--LEONARD!!
Bağıran kişi Darcey'nin annesiydi.Leonard ,
-- Elanor, diye karşılık verdi.Kadın ikisinin yanına geldi.İlk önce kızına sarıldı ve öptü.Sonra kocasına dönerek
--Hadi, dedi.Leonard tamam anlamında başını salladı ve ikisi kızlarına gülümseyerek cisimlendiler.
Loenard ve Elanor tam çatışmanın ortasına cisimlenmişlerdi.Elanor birden arkadan çekildiğini hissetti.Küçük bir çığlık attı.Çığlık Leonard'ın o tarafa dönmesini sağlamıştı.Döndüğünde karşısında Voldemort'u ve Bellatrix'i buldu.
--Karımı bırak, dedi sert bir tonla.Voldemort tiz bir kahkaha attı.
--Bize istediğimizi verene kadar olmaz.
Leonard sert bir tonla,
--Ne istiyorsun? diye sordu.Voldemort
-- Harry Potter'ın yerini. dedi.Leonard'ın gözleri bir an için karısına kaydı.Kadın boğazına dayatılmış asaya bakıyordu.O da aynı anda başını kaldırdı ve kocasının bakışlarına cevap verdi.Kesin bir cevaptı bu."Hayır" diyordu kahverengi gözler.Leonard karısından aldığı güçle konuştu.
--Ölürüz de söylemeyiz Voldemort
Kendisine atılacak bir Crucio bekliyordu ama lanet karısına gönderildi.Kadın acıyla haykırırken adam sinirle,
--BIRAK ONU!!! diye bağırmaya başladı.Voldemort büyüyü kesti ve tekrar sordu.
--Harry Potter?
Bu sefer Leonard değil kadın cevap verdi.
--NON[hayır]
Voldemort tiz bir kahkaha attı.
--Ah Ne acı, dedi ve kadına bir Crucio daha gönderdi.Leonard asasını Voldemort'a doğrulttu ve bağırdı
--Crucio!!.
Lanet Voldemort'a tam çarpacakken Genç bir ölüm yiyen tarafından engellendi.Genç Ölüm Yiyen asasını kaldırdı ve Leonard'a doğrulttu.
--Expeliarmus, dedi.Leonard'ın asası elinden uçarken Voldemort tiz bir kahkaha attı ve genç ölüm yiyeni tebrik etti.
--Aferin Marc.
Marc başını salladı ve koşturarak oradan ayrıldı.Voldemort ve Bellatriks işlerine geri döndüler.Voldemort soruyor Leonard hayır cevabını veriyordu.Bunun sonucunda da Elanor acı çekiyordu.En sonunda Voldemort son bir kez daha sordu.
-- Harry Potter?, diye.Leonard niye başını hayır anlamında salladı.Elanor bir Crucio daha beklerken Voldemort asasını kaldırdı ve Elanor'u karanlıklara teslim etti.
--Avada Kedavra!
Karısının cansız bedeni yere düşerken Leonard acıyla haykırdı.İnanamayan gözlerle Elanor'una bakıyordu.Birden başını kaldırdı.Öfkeyle konuşmaya başladı.
--BENİDE ÖLDÜR.ÇÜNKÜ SÖYLEMEYECEĞİM, diye.Voldemort bir süre düşündü.Asasını kaldırdı.Leonard son büyüyü beklerken aklında iki kişi vardı.Darcey ve Elanor.Voldemort öldürücü laneti atmadan önce çizgi halindeki dudaklarından bir isim söyledi.
--Darcey Elanor Raissa Eglantina.
Leonard kızının ismini duyunca gözlerini kocaman açtı.Başını hayır anlamında salladı ama Voldemort asasını kaldırmıştı çoktan.İki çizgi halindeki dudaklarından Leonard'ın son duyacağı iki kelime döküldü.
--Avada Kedavra!

&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&

Elishia ve Camellia 2 saattir odada turlayıp duran arkadaşları için endişeleniyorlardı.2 saat önce bir çatışma haberi gelmişti.Tamda Darcey reşit olduğu doğum günü partisinin ortasında.Elishia ayağa kalktı ve arkadaşının kolunu tuttu ama Darcey kolunu ondan kurtarıp,


--Lütfen Elis, dedi.Elishia çaresizce Camellia’ya baktı.Camellia en sonunda bu işi eline alması gerektiğini düşünerek yerinden kalktı.Tam bir şey söyleyecekken kapıdan içeriye Marilayn girdi.Darcey bir umutla ona baktı.Fakat Marilyn’nın arkasından sedyede cansız bir şekilde iki kişinin girmesi her şeyi açıklamaya yetiyordu.Darcey ne kadar süre öyle donduğunu hatırlamıyordu.Kuruyan dudaklarını açtığında acı haykırışlar yerine soğuk bir ses çıktı.

--Niye ve kim tarafından?
İşte bu soru Darcey’nin hayatının yönünü değiştirecek soruydu.Marilayn gözleri yaşlı ve sesi çatallaşmış bir şekilde cevap verdi.

--Harry Potter’ın yerini söylemediler ve Karanlık Lord onları öldürdü.
Bu cevap üzerine Darcey’nin gözleri nefretle açıldı.Dışarıdan gören bir kişi bu nefretin Voldemort’a ait olduğunu düşünürdü ama bu nefret bambaşka kişiyeydi.

Darcey son kez ailesine baktıktan sonra her zamanki gibi fırtınayı andırır bir hızla odadan çıktı ve gözden kayboldu.



Darcey gözlerini açtığında çatışmanın olduğu yere gelmişti.Delirmişçesine çatışmanın içinde koşarak çatışmanın kalbini aradı.En sonunda çatışmanın kalbini buldu.Voldemort tam karşısında arkasını dönmüş çatışmayı gülerek izliyordu.

Darcey bağırarak kendisinin varlığını belli etti.

--VOLDEMORT.BURAYA BAK!!!


Voldemort yavaş ama bir o kadarda hızlı bir şekilde arkasını döndü sinirli bir şekilde.Bu ismi söyleyene bakmak için ama karşısında 16-17 yaşlarında bir genç kız görünce ister istemez şaşırdı.Gözleriyle kızı taradı.Üzerinde bembeyaz bir elbise’den başka bir şey yoktu.

--Sen ne cüretle bana ismimle hitap edersin?, diye sordu etkili sesiyle.Sesinden hem şaşırdığı hem de kızdığı çok rahat anlaşılabiliyordu.Darcey, Voldemort’un gözlerinin içine bakarak,

--Eğer bu ismin söylenmesini istemiyorsan niye bu ismi koydun kendine?, diye muzipçe sordu.Voldemort kızın gözlerindeki cesarete hayran olmuştu resmen.Merakla sordu.

--İsmin ne senin?

--Darcey Elanor Raissa Eglantina.

Her bir hecede daha çok sesi çıkıyordu Darcey’nin.Voldemort sadce 1 saniye düşündü.
--Kaç yaşındasın Mrs. Eglantina?

--17.

--Bir genç kadın var o zaman karşımda desene.Eglantina yabancı gelmiyor.Ah ne kadar unutkanım.Elano…

Darcey birden patlayarak Voldemort’un sözünü kesti.

--SAKIN AMA SAKIN.BİR DAHA ONLARIN SOYLU İSİMLERİNİ O AĞZINA ALMA.


Bu sözler karşısında Voldemort sinirlenmişti anlaşılan çünkü asasını kaldırdı ve,

--Crucio, dedi.Büyü genç kadının düzgün vücuduna saplandığında acı içinde haykırdı.Voldemort büyüyü 5 dakika sonra kaldırmıştı.Darcey yerde iki elinin üzerinde doğrulmaya çalışıyordu.Saçları yüzünü kapatmıştı.Başını kaldırmadan Voldemort’u daha çok sinirlendirecek bir soru daha sordu.


--Bu k-kadar mı V-voldy?

Voldemort onunla alay eden genç kadına son bir kez baktıktan sonra arka arkaya Darcey’nin sayamadığı kadar büyü yollamıştı.Darcey sonlara doğru artık vücudunun uyuştuğunu hissetti.Voldemort büyüyü kaldırdığında Darcey sırt üstü yatmış ve nefes alıp vermeye çalışıyordu.Voldemort son kez konuşarak,

--Sana yazık oldu Mrs. Eglantina, dedi ve asasını kaldırdı.Tam affedilmez laneti söyleyecekken Darcey garip bir duygu hissetti.Gözlerini açtığında kendisini evinde, Eglantina Malikanesinde buldu.Gözleriyle çevresini taradı ve aradığı iki kişiyi buldu ama o iki kişi genç kadının yüzüne değil elbisesine bakıyorlardı.

Darcey merak ederek elbisesine baktı ve vücudunun hissizleşmesinin nedenini anladı.Bembeyaz elbise artık kırmızıydı.Kan kırmızısıydı.


Darcey gözlerini elbisesinden aldı.Çünkü gözleri yavaşça kararıyordu.Kendisini karanlığa teslim ederken kulaklarında iki ses vardı.Daha doğrusu Elishia ve Camellia’nın hıçkırıkları ve kendi sesi.Harry Potter ve intikam kelimelerini aynı cümle içerisinde kullanan kendi sesi.



Genç kadın gözlerini açtığında Sebastian’nın kollarında bir yere götürülüyordu.Yukarıya baktığında hızlı hızlı geçen lambalardan başı döndü ve gözlerini kapattı.Artık sadece etrafından gelen sesleri algılıyordu beyni.


Tanımadığı bir erkek sesi duydu ilk önce.

--Onu şöyle yatırın ve çıkın.

Birden Sebastian’nın güçlü kollarından koparılıp sert bir yatağa yatırıldığını hissetti.Bir takım ayak sesleri duydu ve kapının kapanma sesi ile sonlandı.Gözlerini yavaşça açtığında önlüklü bir erkekle karşılaştı.Adama genç kızın uyandığını görerek asasını doğrulttu ve genç kızı derin bir uykuya daha yollayacak büyüyü gönderdi.




Darcey yavaş yavaş uyandı.Gözlerini açmadan kendisine gelmeye çalıştı.Yanı başında bir takım sesler duyuyordu.Sesleri yavaş yavaş ayırt etmeye başladı.İlk önce Elishia ve Camellia’nın ağlayışlarını.Daha sonrada Sebastian’nın çılgınca dolaşırken çıkardığı ayak seslerini.Titreyerek gözlerini açtı ve iki kıza baktı.Onun uyandığını gören Elishia küçük bir çığlık attı ve Camellia’yı dürttü.İki genç kızın çığlıklarıyla kendisine gelen Sebastian’da onun yanına gelmişti.




--Hastaneden ayrılmanız için hiçbir sebep yok Miss Eglantina, dedi şifacı.Sebastian,

--Ama daha yeni uyandı, dedi endişeyle.Şifacı gülümseyerek konuştu.

--Sadece dinlenmesi gerekli o kadar.Bu da evde olabilir, diyerek odayı terk etti.Darcey doğrularak,

--Kızlar hadi kalkmama yardım edin, dedi.Elishia ve Camellia hiç konuşmadan hemen genç kızı yataktan kaldırdılar ve destek çıkarak yürütmeye başladılar.Sebastian önden giderek kapıyı açtı ve kızlara dönerek,

--Darcey’i şöyle oturtun.Ben çıkış işlemlerini yapacağım, dedi.Kızlara başlarını evet anlamında salladılar ve Darcey’i hemen kapının yanında ki banka oturttular.Darcey oturduktan sonra çevresine baktı ve yavaşca hatırlamaya başladı.Ailesinin ölümü,Voldemort ile olan konuşmasını ve ölümle yüz yüze geldiği anı.Gözlerini acıyla kapattı.Kendisni güçsüz hissediyordu.Eli yavşça oturduğu yerden aşağıya sarktı.O anda genç bir adamın Alman aksanıyla konuştuğunu işitti.

--Ağır galiba.Geçmiş olsun.

Elishia’nın melonik sesi genç adama cevap verdi.

--Evet, bir lanete uğradı da.Peki ya siz?, diye sordu.

--Kız kardeşim için geldim. Ona da ağır bir lanet yaptılar da.

Darcey genç adamı merak ederek gözlerini açacağı anda hemşirenin sesi duyuldu.

--Alexander Schneider?

Genç adam,
--Evet, diye cevaplayarak kızların yanından ayrıldı.Darcey gözlerini açarak hemşireye doğru giden sarışın adamın arkasından baktı.


Bilemezdi ki bir gün Harry Potter’dan intikamını alırken bu genç adamın onun yanında olacağını.


Kısık bir sesle ismi beynine kazıdı Darcey.

--Alexhander...



The end

Bu benim yazdığım Darcey'nin en kötü günü ..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://lareineetmelodie.forumup.web.tr
HaRriEtt
Queen of Britain
Registered Author

Queen of Britain  Registered Author
HaRriEtt


Mesaj Sayısı : 77
Yaş : 30
Nerden : Britain
Kayıt tarihi : 22/08/08

1 yıl önce... Empty
MesajKonu: Geri: 1 yıl önce...   1 yıl önce... Icon_minitimeSalı Eyl. 02, 2008 7:07 pm

En Kötü Anı

___________________________________


Havada, Almanya'nın havasına uygun bir soğuk vardı o gün. Ancak açıklanamayan sis... İşte bu kötüye işaretti.
"Alexis, hava soğuk, kalın giyin!" diye seslendi, geniş pencereli evin camından bakan Franklin Theodore Alexander Schneider.
"Tamam!" diye cevabı geldi içeriden Alexis Victoria Lynee Schneider. "Montunu alacaksan al!"
"Tamam, tamam," dedi Franklin gülerek. Kalın, siyah montunu aldı ve üzerine geçirdi, Alexis'i beklemeye başladı.
İki dakika içinde hazır olan Alexis, saçlarını düzelttikten sonra Franklin'e döndü.
"Alexander, hava serin, yağmur da durdu. Yürüyerek gitsek?"
Franklin bir süre kardeşine baktı. Onu asla kıramazdı.
"Tamam," dedi gülerek. "Bakanlık iki sokak aşağıda zaten."
Böylece iki kardeş, birbirlerine sokularak yürümeye başladılar.
"Herr Schneider, Fräulein Schneider,* " onları yolda gören bir aile dostları başıyla selam verdi. Franklin ve Alexis'de aynı şekilde..
Bir sokak gitmişlerdi ki, Franklin beyninin içinde bir yankılanma hissetti. Çok eskiden gelen bir ses... Duymayı sürekli istediği bir ses...
"Nein! Nein! Nein mein sohn! Gefälligst! **"
"Nein...***" dedi Franklin arkasına dönerken ne göreceğinden emin şekilde.
"Lynee! Lynee! Nein! Gefälligst! Sie viel klein! ****"
İki kardeş bir anda asalarını çekip aynı anda haykırdılar :
"äußersiena bitenra!"
Asalarından yoğun ışık kaynakları süzülerek önlerindeki Ruh Emicileri yok etti. Arkadan bir kahkaha duyuldu.
"Entschieden...*****"
"Evangelina..." dedi Franklin. "Beachten.. Mugles..*****"
"Zerre kadar umursamıyorum!" diye çığlık attı Evangelina Siebren. "Amacım da onlara büyücüleri ve güçlerini göstermek."
Franklin ve Alexis asalarını kadına doğrulttular. Aynı anda haykırdılar.
"Carpe Reflactum!"
Birleşen iki büyü kadını kör edebilirdi, ama Evangelina o kadar kötü bir büyücü değildi.
"Sieharen Meoarana!"
Büyü Alexis'e çarptı. Franklin öfke ile haykırdı
"Carpe Retarctum!"
Kadın büyüyü rahatça savuşturdu, amacı belli olmuştu. Öfkesinden yararlanarak Franklin'i saf dışı bırakacaktı.
"Çok iyisin Franky, ama benim kadar değil..."
"Crucio!"
Kadın bir süre haykırsa da çabuk toparlandı. Gülerek Franklin'e seslendi.
"Öğrencimdin yine de benden bir şey öğrenememişsin! Estrinoea Horarnes!"
Büyü Franklin'i tam göğsünden vurdu. Acıların en büyüğünü yaşayan genç adam dizlerinin üzerine çöktü ve dünyası karardı...
***
"Kendine geldi!"
"Neler oluyor?"
Franklin o kadar sersem şekilde uyanmıştı ki, nerede olduğunu anlaması için uzun zaman geçti.
"Evangelina'nın saldırısı. Hatırlamıyor musun?"
"Elbette hatırlıyorum." ayağa kalktı. "Alexis nerede?"
"Frank-onun-."
"Alexis nerede Angel?"
"Aşağı katta."
"Peki ben kaçıncı kattayım?"
"Ondört."
Franklin bir şeylerin terse gittiğini anlamıştı, on üçüncü kat, sihirsel hafıza sorunları ile alakalıydı.
"Onun nesi var?" dedi soluk soluğa aşağı indiğinde.
"Herr Schneider, ruhig.******"
"Derart!****" diye emretti Franklin şifacıya. "Wie?!******"
"Zihni etkilenmiş..."
"Ne?" fısıldamıştı bunu söylerken.
"Burada ona pek bir şey yapamayız, Evangelina bildiğiniz gibi Fransız lanetleri kullanıyor, onların lanetleri konusunda pek fikrimiz yok."
"Çok güzel, o zaman ben Fransa'ya gidiyorum."
***
"Biraz zor olacak Monsieur Schneider."
"Ama olabilir değil mi?"
"Tabii ki, ama bir kaç yıl alır."
Franklin belli belirsiz onayladı.
"Odadan biraz çıkarsanız..."
Franklin ikiletmeden çıktı ve kapının önündeki yere oturdu.
Alexis'in kaldığı odanın yanındaki odadan genç üç kız, bir de genç bir adam çıktı. Kızlardan biri gerçekten hasta gibi duruyordu. Odanın dışındaki koltuklara yığılan kızı görünce içi sızladı. Kız kardeşi de o durumdaydı.
"Ağır galiba, geçmiş olsun."
Kızlardan sarışın olanı cevap verdi.
"Evet, bir lanete uğradı da. Peki ya siz?"
Franklin içi burularak yanıt verdi.
"Kız kardeşim için geldim. Ona da bir lanet yaptılar da."
Kızlardan hasta olanı hafifçe başını dikleştirdiği sırada, hemşirenin sesi duyuldu.
"Alexander Schneider?"
"Ja?***" dedi Franklin alışkanlıkla. "Yani, evet?"
"Şifacı çağırıyor."
Franklin kesin adımlarla odaya gitti..
"Umduğumuzdan hafifmiş. En geç iki yıl içinde iyileşebilir, ama tedavisine aralıksız devam etmeliyiz."
"Gerekeni yapın."
Franklin oradan çıkarak Fransa Sihir Bakanlığı'na ulaştı ve Baş Seherbaz ile görüşmek istedi.
"İş istiyorum," dedi hiç giriş yapmadan. Baş Seherbaz gerildi, "Almanların hepsi böyle..." diye düşündü.
"Ne gibi? Eğer Seherbazlık ise-"
"Beni o tip saçmalıklarla uğraştırmayın. Ben kara büyücüleri gerçekten avlıyorum. Kiralık katil gibi düşünebilirsiniz."
"Bunu bakanla görüşmeliyim."
Seherbaz hızlıca çıktı, on dakika sonra geri geldiğinde yüzü asıktı.
"Tamam, kabul edildiniz Monsieur Schneider. En kısa sürede göreviniz bildirilecek."
Franklin oradan çıktı. Nemli Fransa havasını içine çektikten sonra, Cisimlendi...
Her sinir bozukluğunda gittiği yere...
Gendarmenmark'a...

___________________________________________


*Bay Schneider. Bayan Schneider.
**Hayır! Hayır! Oğlum olmaz! Lütfen!
***Lynee! Lynee! Hayır! Lütfen o çok küçük!
**** Kesinlikle..
*****Dikkat et.. Muggle'lar.
******Bay Schneider, sakin!
*******Söyle! O nasıl?!
********Evet?



Yazan:Hamlet
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://lareineetmelodie.forumup.web.tr
 
1 yıl önce...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
..Fiction Masters-Masters of Fiction.. :: ..... Ortak Hikayelerimiz ..... :: Mr. and Mrs.-
Buraya geçin: